“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.”

“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” Tolstoy, bu cümleyle yaşamın özünü ve insan olmanın derinliğini birkaç kelimeye sığdırmış. Peki bizler, bu insanlığın neresindeyiz? Hayatın en temel göstergesi, hissetmek değil..

“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.”
Yayınlanma: Güncelleme:

“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” Tolstoy, bu cümleyle yaşamın özünü ve insan olmanın derinliğini birkaç kelimeye sığdırmış. Peki bizler, bu insanlığın neresindeyiz? Hayatın en temel göstergesi, hissetmek değil midir? His dediğimiz bu duygu insanoğlun da varsa bu yaşanılanlar karşısında biz hangi çizgideyiz? Acı, bir alarm gibidir; bize canlı olduğumuzu hatırlatır. Ya başkalarının hislerini anlayabilmek? İşte asıl mesele burada başlıyor. Empati kurmak ve başkalarının yüklerini paylaşabilmek, insan olmanın en önemli erdemlerinden biri değil midir?

Canlı olmak yalnızca fizyolojik bir gerçekliktir; nefes almak, kalbin atması, ya da sinirlerin uyarılması. Ama insan olmak, bundan çok daha fazlasını gerektirir. İnsanlık, başkalarının gözyaşlarını görebilmek, onların sessiz çığlıklarını duyabilmek ve bu acıyı paylaşabilmekten geçer. Empati, insanı yalnızca diğer canlılardan değil, bazen kendi bencilliğinden de ayırır.

Ne yazık ki modern dünya, bizi duyarsızlığa sürüklüyor. Eskiden mahallede bir cenaze, bir hüzünlü olay sonunda mahallede gürültü yapılmaz, yüksek sesle gülünmez ve hatta televizyon açılmaz diyen bir neslin evlatlarıyız. Şimdi bize ne oldu da bu hale geldik… Şahit olduklarımız var bir de izlediğimiz savaşlar, yoksulluk ve trajediler, bir noktadan sonra istatistiklere dönüşüyor. Üzerinde biraz durup düşünsek bile, bir süre sonra unutuyoruz. “Başkalarının acısını anlamak” artık bir erdem değil, lüks haline geldi. Peki, bu kayıtsızlık nereye kadar sürecek? İnsanlık, bu empati yitimini daha ne kadar kaldırabilir. Gerçekten insan kalabilmek için yalnızca kendi acılarımızı görmek yetmez. Başkalarının yüküne ortak olmalı, onların kederini paylaşabilmeliyiz. Çünkü başkalarının acısını anlayabilmek, yalnızca onlara bir destek olmak değil; aynı zamanda kendi insanlığımızı yeniden inşa etmektir. Acıyı paylaşmak sadece yanında olduğunu hissettirmek değil yanında durduğunuz kişinin acısını da hissetmektir. Acıyı hissedebilmek, yaşamın ta kendisini hissetmektir. Ama başkalarının acısına kulak verebilmek, insanlığın ta kendisidir. Eğer bir gün gerçekten empatiyi kaybedersek, insanlığımızı da kaybetmiş olacağız. Bu yüzden acılarımızı bir engel değil, birbirimize uzanan bir köprü haline getirmek zorundayız. Çünkü acı duyabiliyorsak canlıyız. Başkalarının acısını duyabiliyorsak insanız .

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.