banner
Köşe yazıları

EVİMİZDEKİ YABANCI

Kim evine bir yabancıyı koşulsuz almak ister? Normal şartlarda hiç kimse istemez. Ama evlerimize 1960’larda bir yabancı girdi. O günden bugüne salonlarımıza, mutfaklarımıza, yatak odalarımıza varana kadar evin birçok bölümünde..

EVİMİZDEKİ YABANCI
banner

Kim evine bir yabancıyı koşulsuz almak ister?

Normal şartlarda hiç kimse istemez.

Ama evlerimize 1960’larda bir yabancı girdi.

O günden bugüne salonlarımıza, mutfaklarımıza, yatak odalarımıza varana kadar evin birçok bölümünde ağırladık onu. Kim mi bu yabancı sayın okur?

‘Öldüren Eğlence: TELEVİZYON’ Amerikalı iletişimci Neil Postman’ın deyimiyle.

Bense, oluşturulan yeni toplumsal kabullerin enjekte edilmeye başladığı büyülü dünya diye tanımlıyorum televizyonu.

Sadece menşeinin batı olmasını kast ederek yabancı yaftası yapıştırmadım televizyona elbette sayın okur.

Bilmediğimiz, tanımadığımız, yüzlerini ilk defa gördüğümüz ve normal şartlarda görmemizin pek de mümkünatı olmayan birçok insanı televizyon vasıtasıyla evimize almamızı kast ediyorum birazda.

Geçmişten günümüze kadar ki süreç içerisinde çeşitli dizi ve filmlerde oynayan kişileri, televizyon vasıtasıyla önce salonlarımızın başköşesine oturttuk. Sonra o kadar elzem ve o kadar vazgeçilmez hale geldi ki, yatak odalarımıza, mutfağımıza birer ikişer tane daha yerleştirdik.

Orada verilenleri, koşulsuz, sorgusuz ve de sualsiz kabul ettik. Kurgulanarak verilen yaşam pratiklerini hayatımıza aksettirdik.

****

Önce birilerinin hayal ürünleri girdi hayatımıza. Şimdilerde ise gerçeklik payı büyük, yaşanmış hikâyeler yeniden kurgulanarak giriyor yaşam alanımıza.

Büyük bir hayret ve hayranlık ile ilgimize gark olan senaryolar, merak duygumuzu celp ediyor.

Masumlar Apartmanı, Kırmızı Oda, Doğduğun Ev Kaderindir, İstanbullu Gelin ve Camdaki Kız… Hepsi Psikiyatr Gülseren Budayıcıoğlu’nun danışanlarının hayat hikayelerini anlatan diziler…

Çoğumuz ismini zikrettiğimiz Budayıcıoğlu hanımefendinin kitaplarını okumamışızdır. Hatta ismini bile pek azımız duymuştur.

Fakat nasıl olduysa birden öğreniverdik…

Hatta televizyon birilerinin yaşanmışlıklarını konu edinince dizi senaryolarına, birden Budayıcıoğlu’nun kitapları da raflarda daha görünür biçimde yer almaya başladı…

****

Hiç şüphesiz görsel dünyanın hayatımıza etkisi de katkısı da oldukça büyük. Ayrıca hafızayı desteklemek için kullanılan görsel materyaller de onu daha güçlü kılıyor. Eğitici, öğretici işlevlerinin yanı sıra olayları ve durumları sıradanlaştırarak gündelik yaşamda yer edinmesine katkı sağlamakta.

Hal böyle iken televizyonun verdiği içerikleri zihnin unutma ihtimali oldukça az.

Zincirleme olay örgülerinin periyodik olarak verilmesi, sürükleyici içerikleri, izleyicinin bağ kuracağı parçaları bulundurması bakımından televizyon dizileri içeriği boş olsa da, insanı kişisel olarak geliştirmese de kendisine bağlamakta.

Öte yandan kendi yaşanmışlıklarının benzerlerini televizyon dizilerinde seyreden izleyiciler kendi hayatlarında değiştirmeye gücünün yetmediği duyguları da oyuncularının büründüğü rollerle iyileştirmeye çalışmakta ve kendi yapamadığı şeyleri sürekli olarak o dünyadan birilerinin yapmasını umut etmekte.

Bu da insanın kendisini kendi vasıtasıyla gerçekleştiremediği, suni şeylerle tatmin olmasını sağladığı, gerçeklerle yüzleşmek istemediği sanal bir dünyayı çağrıştırıyor.

****

Bir düğmeye basarak etkisi altına girdiğimiz bu afyonlarla dolu dünyadan maalesef bir düğmeyle kurtulmak mümkün değil.

Düğmeye bastıktan sonra ne siz düğmeye basmadan önceki sizsiniz ne de diğerleri…

İşte evimizdeki yabancının hikayesi sayın okur, nasıl da evimizin efendisi oldu, nasıl da bizi bize yabancılaştırdı…

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası