Öyle bir şey yok! Her ne kadar tüm kalbimle bunun mümkün olmasını arzu etsem de dil öğrenmek meşakkatli bir yoldur. O yüzden dil öğrenmeye başlamadan önce gerçekten bunu isteyip istemediğimizi..
Öyle bir şey yok! Her ne kadar tüm kalbimle bunun mümkün olmasını arzu etsem de dil öğrenmek meşakkatli bir yoldur. O yüzden dil öğrenmeye başlamadan önce gerçekten bunu isteyip istemediğimizi ve istiyorsak niçin istediğimizi kendimize sormalıyız. Çünkü öğrenmeye başladığımız da 3-5 ay çalıştıktan sonra ara verirsek ya da bırakırsak hiç öğrenmemiş gibi oluruz. Dil nankördür dedikleri şey budur aslında, kullanılmazsa ölür. Ölür demişken, dil aynı zamanda canlıdır;yani değişkendir, günceldir. Bu da sürekli takipte kalmayı ve yenilenmeyi gerektirir. Eski dil, yeni dil kavramı da dilin canlı olduğuna kanıttır. Dünya genelinde bazı siyasi ve sosyo-ekonomik nedenlerden ötürü diller arasında yaşayan diller arasında bazı diller diğer dillerden daha yaygın kullanmaktadır. Özellikle küreselleşen dünyada, ülkelerin farklı bayrakları olsa da insanlar daha güçlü ülkelerin güdümünde kalarak (çoğu zaman zarureten) ekonominin yanı sıra kültürel yönden de dışa bağımlı bir hayat tarzı seçmektedirler. Burada temel unsur iletişim yani dil bilmektir. Bir dil bir insan iki dil iki insan olgusunun bir adım ötesine geçersek modern çağda ingiliz ce bilen insan çok insan demektir(!)
Çok insan olabilmek için bu dili öğrenirken nelere odaklanmak, nasıl bir çerçeve çizmek gerekir? Bu soruya elbette belli cevaplar verilebilir, farklı yollar izlenmesi tavsiye edilebilir fakat bunlar, grip tedavisi için verilen bir reçete gibi net çözümü sunmaz. Çünkü her insan özeldir, her insanın kendine has öğrenme şekli vardır bu yüzden bu soruya tek bir doğru cevap veremeyiz. Burada sadece birkaç tavsiyede bulunmak yerinde olacaktır. Öncelikle kendimize “Neden bu dili öğrenmek istiyorum?” sorusunu muhakkak sormalıyız. İş bulmak için mi, farklı kültürlerden insanlarla aracısız iletişim kurabilmek için mi, yapıyor olduğum işte rakiplerimden bir adım önde olmak için mi, eğitim için mi yoksa çevremdekilere hava atmak için mi? inanın tüm bu vb. sorulara verilen cevaplar farklı motivasyon sebebidir. Severek öğrenen ile mecburen öğrenenin motivasyonu da elbette farklıdır. Dil öğrenmenin sağladığı avantajları düşünerek hareket etmemiz, öğrenirken daha sebatkar olmamızı sağlayacaktır. Kendimizi yokladıktan sonra artık işin içine girme zamanı diyerek niyet etmeli ve kendimize bir program oluşturmalıyız. Bu program elbette bir uzman yardımıyla yapılabilir fakat unutmayalım ki bunun birebir herkese uygulanabilir belli bir formülü yoktur. Bu yüzden denemeliyiz ve zamanla kendimize en uygun yöntemleri bulabilmeliyiz. Çünkü öğrenmek aktif bir süreçtir. Bu süreçte, 4 temel beceri dediğimiz: okuma, konuşma, yazma ve dinleme becerilerini aynı anda geliştirmemiz gerektiğinin farkında olarak ilerlemeliyiz. Bunu yapmazsak “anlıyorum ama konuşamıyorum” diyen güruha yeni bir kişi eklemiş oluruz. Unutmayım ki “En uzun yollar bile ilk adımla başlar.” Dil öğrenmek hakikaten uzun bir yolculuktur ve başta çok zahmetli gelebilir, süreklilik ve sebat etmeyi gerektirmesi özellikle yorucudur, fakat, öğrenmenin yolu sabretmekten geçer. Her gün mutlaka az da olsa her bir beceriye en az 15 ya da 20 dakika ayırmak (ki bu zamanı kendi öğrenme hızımıza göre kendimiz ayarlamalıyız) öğrenciye çok ciddi avantajlar sağlayacaktır. Bunu şöyle somutlaştırabiliriz: Bir insan günde 10 sayfa okuduğunda, yılda 3.650 sayfa kitap okumuş olur.
Gelişen, hızla değişen ve insanların bilgi obezitesi olduğu, yani bilgiye kolay ulaşmanın en sağlıklı yol olmadığı bu çağda, insanın kafasınin tonlarca bilgi ve farklı yöntemle karışmaması elde değil. Bu sebeple kendimize daha yolun başında güvendiğimiz kaynaklar seçerek sürekli çalışmalarımızı bu kaynaklar üzerinden yürütürken teknolojinin nimetlerinden yararlanmayı da ihmal etmemeliyiz. Kitabın yerini elbette hiçbir şey tutmaz fakat elimizin altında güncel olayları anlatan hedef dilde bir gazete olmadığını düşünürsek burada teknolojiyi kullanmak en akıllıca yöntem olacaktır. Dil öğrenirken en önemil şeylerden biri okumaktır, teknolojik cihazlardan ya da kitaplardan olması fark etmeksizin bol bol okumak, başta anlamasak da yılmadan okumaya devam etmek. Çünkü okurken kelimeleri bağlam içinde öğreniriz. Bu, unutmayı yavaşlatır, aynı zamanda kelimeyi doğru yerde kullanmayı öğretir.
Herkes dil öğrenmenin en kolay yolu hakkında bir şeyler söylüyor, yöntemler belirtip tavsiyelerde bulunuyor. Örneğin; alt yazılı film izlemenin dili inanılmaz derecede geliştireceğini söyleyen bir grubun aksine hiç bilmediğimiz bir dilde yazılı bir film izlemek abesle iştigaldir diyen başka bir grup mevcuttur. Hangisi haklı? Burada sizin yetenekleriniz ve inisiyatifiniz devreye girmeli, kendi öğrenme yönteminizi belirleyebilmelisiniz. “Ben dinleyerek mi, okuyarak mı, yazarak mi daha iyi öğreniyorum?” sorusuna cevap verebilmelisiniz. Yirmi yılı aşkın bir zamandır öğrenci olarak ve on yildan fazla her kademede ders vermiş biri olarak benim önerim ise önce biraz sik kullanılan kelimeleri öğrenip dil bilgisi kurallanına hakim olduktan sonra, kendi seviyenizr uygun podcastler, şarkılar, diziler ve filmleri seçerek başlangıçta hedef dilde altyazılı sonra kendi dilimizde (aynı anda hedef dilde alt yazılı olarak), son tahlilde alt yazısız izlemek ve bunu yaparken sk sık durdurup bilmediğimiz kelime, kavram, kalıp ve deyimleri not almak çok faydalı olacaktır. Bu elbette başta sıkıcı gelebilir, on dakikalık bir video üç saatimizi alabilir fakat yukarda bahsettiğim tekniği düzenli olarak uygularsak ve sabredersek izlediğimiz yahut dinlediğimiz içerikleri izlerken zamanla daha az durdurduğumuzu ve öğrenirken zevk almaya başladığımızı fark ederiz. Teknolojiyi arkadaş edinmek için kullanmayı şahsen çok uygun bulmasam da her gün turistlerle karşılaşacak bir işte çalışmıyor ve öyle bir yerde yaşamıyorsak, hedef dilde arkadaş edinebilmenin en iyi yollardan biri kendi kişiliğimize uygun, yaşam tarzımıza saygı duyan insanların olduğu güvenli sitelere başvurmak kolaylık sağlayacaktır. Bunu yaparken kişisel bilgilerimizin gizliğine çok önem vermeli ve kendimizi açma konusunda çok acele etmemeliyiz. Bu yöntemi tercih etmiyorsak hem dinlemeyi hem de konuşmayı geliştirebilen pek çok uygulama her gün elimizin altında bulunan telefonlanmızda fazlasıyla mevcut. Dil öğrenmenin tek bir yolu olmadığını elbette billyoruz. Bilmemiz gereken diğer bir nokta ise farklı diller öğrenmenin bizlere farklı bakış açıları da sağlayacağı ve seçtiğimiz mesleki alan ne olursa olsun bizleri diğerlerinden avantajlı konuma getirecektir. Örneğin; bir doktorla, dil bilen bir doktor, bir siyasetçiyle dil bilen, diller billen bir siyasetçi (bunu çoğaltabiliriz) elbette bir olmayacaktır. Hangi çağda, hangi koşulda ve nerede olursak olalım dil bilmek kişiyi bir adım öne götürür ve mutlaka gereklidir. Yine bilmeliyiz ki tüm diğer işlerde olduğu gibi dil öğrenmeye de bir kere başlamışsak vazgeçmemeliyiz, sürekli başa dönmemek için ısrarla söylüyorum düzenli ve sebatkar olmalıyız. Aksi taktirde bunun için ayırdığınız vakit ömürden çalınmış demektir. Kimsenin günlerin hızlıca elimizden kayıp gittiği bu devirde en kıymetli şey olan zamanı bu şekilde kaybetmek istemediğinden oldukça eminim.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.