banner
Köşe yazıları

İBRAHİM’İN RÜYASI VE KURBAN

Sevgili Okurlarım, geçtiğimiz hafta Müslümanlar olarak mübarek Kurban Bayramı’nı idrak ettik. Tüm dünyada dini ve hayrî hizmetlere öncülük eden Diyanet İşleri Başkanlığımız ve ona bağlı Türkiye Diyanet Vakfı,bu yıl birrekora..

İBRAHİM’İN RÜYASI VE KURBAN
banner

Sevgili Okurlarım, geçtiğimiz hafta Müslümanlar olarak mübarek Kurban Bayramı’nı idrak ettik. Tüm dünyada dini ve hayrî hizmetlere öncülük eden Diyanet İşleri Başkanlığımız ve ona bağlı Türkiye Diyanet Vakfı,bu yıl birrekora imza atarak, başta deprem bölgelerindeki kardeşlerimize ulaştırılmak üzere 745 bin 535 hisse kurban vekaleti almış ve bu kapsamda 35 milyon insana ulaşmıştır. Her yıl çığ gibi büyüyen bu iyiliğin parçası olan herkesten Allah razı olsun.

Sevgili Okurlarım, bu hafta sizlere Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’den bize gelen kadim Kurban ibadeti üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle kurban hakkında kısaca genel bilgilerimizi hatırladıktan sonra, kurban ibadetinin görünen tarafından ziyade arka planına bir yolculuk yapmak; diğer bir ifadeyle, bu ibadetin ritüel boyutundan ziyade anlam ve amacı üzerinde durmaya çalışacağım.

“Kurban” kelimesi,Arapça’da “yakınlaşmak, yaklaşmak” anlamına gelmektedir. Hatta Türkçemizdeki yakınlarımızı tanımlamak için kullandığımız “akraba” sözcüğü de aynı köke dayanır.Dini literatürde ise “Kurban” Allah’a yaklaşmak, O’na kulluk etmek amacıyla belirli bir zaman diliminde belirlenen şartlara uygun kesilen hayvana ve bu ibadete verilen addır.

Kur’an’da Hz. Adem’in çocuklarından biri olarak bahsedilen Habil ve Kabil’in hikayesinde de kurban konusu geçmektedir.Kur’an’a göre, Habil, temiz bir kalple ve samimi bir niyetle Allah’a kurban sunmayı arzu ederken, Kabil ise içten olmayan bir niyetle ve eksik bir şekilde Allah’a ibadet etmek istemiştir. Allah, Habil’in kurbanını kabul ederken, Kabil’in kurbanını kabul etmemiştir. Hz. Âdem döneminde ve sonraki peygamberlerin zamanlarında kurbanın detayları, şekli ve uygulaması zamanla değişiklik göstermiştir. Dinimizde Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmek üzereyken Allah tarafından yerine bir koçun konulmasıyla bağlantılı olarak, kurban etme geleneği ve uygulaması şekillenmiştir.

Bu kıssa,kulun Allah’a ibadetlerinin sadece dış görünüşlerine değil, içtenlik ve samimiyetlerine de bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Bu ibadet, Hz. İbrahim’in sadakatini ve Hz. İsmail’in teslimiyetini hatırlatırken, aynı zamanda insanların maddi varlıklarının paylaşımı ve toplumdaki ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri gerektiğini vurgulanır.Kurban edilen hayvan, Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na yaklaşmak için bir semboldür.

Sevgili Okurlarım, buraya kadar Kurban hakkında genel bilgilerimizi tazelemek istedim.Gelelim bu hafta sizinle paylaşmak istediğim konuya. Hz. İbrahim’in bu kıssası aslında bir rüya/bir düş ile başlamıştır. Peki Hz. İbrahim hangi düşü görmüştü? Uğruna en sevdiğini feda etmeyi göze aldığı o rüya ne idi? Saffat Suresi 102. Ayette, “Çocuk büyüyüp de, beraberinde çalışıp çabalayacak yaşa gelince İbrâhim bir gün: “Evlâdım! Son birkaç gecedir rüyâmda seni kurban etmem gerektiğini görüyorum. Ne dersin, bir düşün bakayım?” dedi. Çocuk hiç tereddüt etmeden: “Babacığım! Sana emredilen neyse onu yap; inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” diye anlatılır.

Bu kıssanın iki tarafı var. Baba olarak Hz. İbrahim’in en sevdiğini kurban etmesi, oğul Hz. İsmail açısından ise kurban olması. Hz. İsmail’in kurban olmak için canından vazgeçmesi ve teslimiyeti. Günümüzde bizim hiç de anlayamayacağımız bir teslimiyet değil mi? Vazgeçmek, feda etmek; karşılığını vermek, ödemek değil. İnsanın en değerli şeyinden vazgeçmesi, hayatından. Hz. İbrahim rüyasını anlatırken “fenzur ma tera”ifadesi geçer. Hz. İsmail’in cevabı ilginçtir. “Emrolunduğunu dosdoğru yerine getir yap, beni sabredenlerden bulacaksın” der. Bu rüya Hz. İbrahim’in sınavı idi. O, bu sınavla bıçağı sadece oğlu Hz. İsmail’den değil insan türünden bir hayvana yöneltmiştir.

İnsanın soy temelinde kendini tanımlamasının yerini, inanç temelinde tanımlamayı öğrenmesi kurban aracılığıyla olmuştur. Çünkü kurbanın en temelindeki duruş insanın elindeki bıçağın insanın kendi türünden uzaklaşması, yönünü değiştirmesi demektir. Diğer bir ifade ile, soy bağlılığının inançla yer değiştirmesi Hz İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’le başlamıştır.Hz. İbrahim’in babası Azer ile olan kavgası soyu önemsizleştiren, atalar kültünü reddeden, aklı ve düşünmeyi merkeze alan bir tavırdır. Oğlu ile olan ilişkisinde de hayattaki en değerli varlığını inancı uğruna feda etmek istemesidir.

Burada dikkat çekmek istediğim konu kurban ibadetine hükümleri açısından bakmamızın yetersiz olduğudur. O ibadetin esrarını da anlamaya çalışmalıyız. Modern yaşamda her şeyi rasyonel akıl üzerine inşa eden bireyler olarak, kurban ibadetinde bir rüyadan yola çıkarak Hz. İbrahim’in fedası, Hz. İsmail’in ise teslimiyeti.  Zaten Yüce Kitabımızda bu duruma dikkat çekilmekte, kestiğimiz kurbanların eti ve kanının Allah’a ulaşmayacağı, Yaradan’a ulaşacak olanın yalnızca takvanın olduğu özellikle vurgulanır. Bu öyle bir takva sizin ibadetteki duyarlılığınız, samimiyetinizdir, teslimiyetinizdir.

Sonuç olarak Sevgili Okurlarım, kurbanımıza bir rüya eşlik etmiyorsa, ve bu rüyanız insanlığın mutluluğu, huzuru, iyiliği için bir şekilde bir duyarlılık oluşturmuyorsa sadece ibadetin zahiri tarafını yerine getirmiş oluruz. Peki sizlerin kurban keserken rüyası ne idi? Hangi rüya uğruna neyi kurban ettiniz?

Selam ve dua ile…

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası