banner
Köşe yazıları

ŞİMDİ NE GELİR ELDEN?

İki hafta önceki yazımda depremin ardından demiştim. Bu büyük ve yıkıcı felaketin sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu zamanla görecektik ve maalesef zaman bize tarifi zor acılar ve kayıplarla dönüş yaptı…

ŞİMDİ NE GELİR ELDEN?
banner

İki hafta önceki yazımda depremin ardından demiştim.

Bu büyük ve yıkıcı felaketin sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu zamanla görecektik ve maalesef zaman bize tarifi zor acılar ve kayıplarla dönüş yaptı. İnsanlarımızın yaşadığı duruma travma diyemeyiz, bu duruma travmalar silsilesi demek daha doğru olur.

Büyük depremlerin ardından yaralar sarılmaya çalışılırken daha birkaç gün önce yaşanan deprem, yine insanlarımızın hayatını olumsuz yönde etkiledi. Deprem hasarlı binaların yıkımına sebep oldu. Hâl böyleyken insanların yitirdiği güvende olma duygusu da yeniden büyük bir zarar gördü.

***

Bildiğiniz üzere depremden etkilenen insanlarımız ülkemizin diğer illerinde misafir ediliyor.

Peki, ev sahibi olarak bize düşen nedir?

Depremden etkilenen insanlarımızla nasıl bir iletişim kurmalıyız?

Öncelikle söylemeliyim ki yaşananlara dair ne hissedersek hissedelim, ne söylersek söyleyelim bu acıyı anlamamız mümkün değil.

Acı, sahibine aittir.

Bu acıyı anlayamayız, sadece karşımızdaki insanın paylaştığı kadarıyla ona eşlik edebiliriz.

Bu sebeple ‘Seni anlıyorum, ne hissettiğinizi biliyorum’ gibi cümlelerle yaklaşmak, iyi niyetli olsa da yetersiz ve gereksiz bir tavırdır. Hatta hiçbir şey söylemeden sadece yalnız olmadıklarını hissettirerek bile daha çok yardımcı olabiliriz.

Şu an çok kırılgan olduklarını, hâlâ o şoku atlatamadıklarını ama tüm bunlara rağmen hayata tutunmak için çabaladıklarını unutmamalıyız. Anlatmak isterlerse depremle ilgili söylediklerini dinlememiz belki onları biraz rahatlatır fakat merakımıza yenilip;

‘O an neredeydiniz?’, ‘Nereden geliyorsunuz?’, ‘Ailede kayıp var mı?’, ‘Bu süreçte neler yaşadınız?’  gibi cümleler kurarak travmalarını yeniden yaşamalarına sebep olmayalım. Herkesin travmalara verdiği yanıt ve tüm bunlarla mücadele etme şekli farklıdır. Anlatmak isterlerse zaten kendileri anlatacaklardır.

***

‘Şehrimize hoş geldiniz, istediğiniz bir şey olursa şuradan ulaşabilirsiniz, sizin için yapabileceğim bir şey var mı?’ gibi cümlelerle daha çözüm odaklı ve destekleyici, güven veren samimi cümleler onlara daha iyi gelecektir.

Ayrıca bu süreci yaşayan hiç kimseye acıyarak bakmamalıyız. Bu insanların daha birkaç hafta öncesine kadar belli yaşam koşulları, standartları, mesleki donanım ve kimlikleri vardı. Tüm bunları yok sayarak gösterilen tavırlar daha çok yara almalarına yol açacaktır.

Ailede can kaybı olmamış fakat ev ve memleket kaybedilmişse aile ayakta durmak için daha çok gayret edecek ve birbirine daha sıkı bağlanacaktır fakat evi başına yıkılan insanlar için bu dediğimiz bile çok zor ve büyük bir travma…

Ailede kayıplar varsa her şey daha da zor olacaktır çünkü bu insanlar enkaz başında yakınlarını kaybettiler ve yaslarını tutamadan evlerinden oldular. Travmaya eşlik eden tutulamayan yaslar çok zorlayıcı bir süreci de beraberinde getirecek.

Ailenin tek geride kalanı olan insanlarımız da var maalesef ve onlar için her şey daha da zor çünkü tam olarak kimin ve neyin yasını tutacaklarını bile bilemez bir hâldeler. Oturup yas tutacak yakınları da evleri de yok. Bu insanlarımız için her türlü psikolojik destek ve hizmet verilse de bu acının, kayıpların ve yaranın tamiri çok zor.

Tüm bunları bilerek daha kucaklayıcı, daha şefkatli ve hassas olmamız gerekiyor fakat başta dediğim gibi acıyarak değil.

Birbirimizin merhametine ihtiyacımız var ve bu süreç birkaç günde ya da bir iki ayda bitecek bir süreç değil. Bu yaraların sarılması çok uzun zaman ve emek istiyor.

Giden canlarımız da yıkılıp giden şehirler de geri gelmeyecek. Bazı yaraları sarmak da artık çok zor fakat bir yerinden tutmaya çalışmak zorundayız. Hiçbir şey yapamıyorsak bile en azından onlar için hayatı daha da zorlaştırmayalım.

Örneğin deprem bölgesinde olmadığımız için tüm bu acıyı yaşayan insanların acısına acı katar gibi kiralara zam yapmayalım…

Her şeyi olan insanların bir gecede ayaklarında bir terlik bile olmadan her şeyini kaybetmelerini yorumlama şeklimiz bu olmamalı. Fırsatçılığa değil, insan olmayı yeniden hatırlamaya ihtiyacımız var. Hiçbir şeyimizin olmadığını, bu sınavın yalnızca o insanlara değil bizlere de ait olduğunu, tüm bunlar yaşanırken nerde durduğumuzun insanlık turnusolumuz olduğunu unutmamamız gerekiyor.

***

İnsan olmaya ihtiyacımız var, en azından zorlaştırmayacak kadar, elimizden gelen hiçbir şey yoksa bile en azından insan kalalım…

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası