Köşe yazıları

GENÇLİĞE DAİR (III)

Sevgili Okurlarım, Bu ay içerisinde önce ortaokuldan liselere geçiş sınavı yani LGS, sonra da YKS yani yüksek öğretime geçiş sınavları yapıldı. Her iki sınava da ergenlik döneminde olan milyonlarca çocuğumuz/gencimiz..

GENÇLİĞE DAİR (III)
banner

Sevgili Okurlarım,

Bu ay içerisinde önce ortaokuldan liselere geçiş sınavı yani LGS, sonra da YKS yani yüksek öğretime geçiş sınavları yapıldı. Her iki sınava da ergenlik döneminde olan milyonlarca çocuğumuz/gencimiz katıldı.  Bu yazımda, gençlerle iletişim kurmanın zorlukları, avantajları ve çözüm odaklı yaklaşımlar üzerinde durmak istiyorum.

***

Tarih boyunca zaman sürekli değişmiş, zamanla birlikte her şey değişime uğramıştır. Bu değişimler çoğu zaman uzun yıllar boyunca çok yavaş olmuştur. Ama kimi zaman da baş döndürücü bir hıza erişmiştir. Yaşadığımız bu çağ, kimilerince modern kimilerince post-modern kimilerince ise bilgi toplumu olarak adlandırılmakta. Her hâlükârda nasıl isimlendirilirse isimlendirilsin, yaşadığımız dönemin kodlarının geçmişten keskin bir şekilde, tarih de görülmemiş bir hız da ve farklılıkta ayrıldığını kabullenmeliyiz.

 

İşte bizler böyle bir dönemde çocuklarımıza/gençlerimize ebeveynlik veyahut öğretmenlik yapmaya çalışıyoruz. Muhakkak ki her doğan nesil kendinden bir önceki nesilden farklı bir dünyada hayata gözlerini açıyor. Ama şimdiki nesillerin gözlerini açtığı dünya bambaşka. Örneğin yüzyıllardır -ninnilerin sözleri değişse de- bebekler ninnilerle uyutulurdu. Ancak günümüzde artık bilgisayarlardan/tabletlerden veyahut telefonlardan açılan ninni videoları ile uyutuluyor bebekler. Dolayısıyla bambaşka bir dünyada doğan çocuklarımız artık büyüyor ve ergenlik dönemindeler. Gençlerin ruhsal durumlarını, alışkanlıklarını, önceliklerini hassasiyetlerini iyi tanımak gerekiyor. Onları asla kendi değer yargılarımıza göre yargılamamalıyız. “Bizde zamanında genç olduk, bizim zamanımızda şöyleydi… böyle miydi” söylenmenin onlarla kuracağımız iletişime hiçbir yararı yok. Büyüklerimizde bizim zamanımızda öyle değildi. Çünkü zaman değişiyor, insanlar değişiyor, dünya değişiyor. Her şey değişiyor. Önce bu değişimi kabullenerek işe başlamalıyız.

Kabullenmek zorunda olduğumuz bir başka husus da hiçbir çocuktan/gençten bir başkası ile aynı olmasını bekleme hakkımızın olmadığıdır. Herkesin kapasitesi, yetenekleri, potansiyeli, genetik özellikleri vs. pek çok yönü ile her birey her genç birbirinden farklıdır. Gelişim psikolojisi bize, bireyin gelişiminin dönemsel bir karakterde ilerlediğini, zihinsel gelişim hızlanırken bedensel gelişimin zayıfladığını, bedensel gelişimin hızlandığı zamanlarda da zihinsel gelişimin zayıfladığını söylüyor. Onun için ergenlik döneminde bedensel olarak kendini yetişkin gibi zanneden çocuklarımızın aslında zihinsel olarak hala çoğu zaman çocukça davranışlar göstermeleri normaldir. Belki de ergenlik dönemini tanımlayan en iyi kavram “eşikte olmak”tır. Gençler ne yetişkindir ne de çocuk. İkisinin arasında salınıp dururlar. Bu ikilem içerisinde yaşamanın ne kadar zor bir süreç olduğunu anlamalıyız.

Bedensel olarak artık büyüdüğü için hem evde hem de okulda otoriteye boyun eğmek istemez çoğu zaman gençler. Aslında gençler, çalkalanmış gazlı bir içecek şişesi gibidir. Şayet o şişenin kapağını hiç aralamadan sıkı sıkı kapatmaya çalışırsanız ve zorlarsanız bu şişenin patlaması kaçınılmazdır. Bedensel ve zihinsel gelişimini dışavurma arzusu bastırılmış gençlerin sonrasında topluma uyumunun çok daha sancılı olacağı aşikardır. Bizler onlarında artık güçlendiğini, bedensel ve ruhsal olarak büyüdüğünü, zihinsel gelişimlerinin gözle görülür hale geldiğini gördüğümüzü ve kabullendiğimizi hissettirmeliyiz. Bu durumda kimse size bir şeyleri ispat etmeye çalışmayacaktır. Unutmamak gerekir ki ergenlik dönemi edilgen hayattan özne olmaya geçiş sürecidir. O döneme kadar çocuğun nasıl giyineceğine, ne zaman uyuyacağına, neleri yiyeceğine hangi, saatte, ne kadar dışarıda kalabileceğine, kimlerle arkadaşlık kurabileceğine vb. her konuda ailesi karar verirken; ergenlik dönemi ile birlikte karar merkezine bireyin kendisi geçmektedir. Özellikle bu durunu kabullenemeyen aileler ile gençler arasındaki çatışma kaçınılmazdır. Oysa gençlere hareket alanı açmak zorundayız. Onlara sonuçları kontrolümüzde olan hata yapabilme imkanı sunmalı, seçim yapma imkanı vermeliyiz. Eğer bunları yaparsak gençlerin özgüvenini artırmış oluruz.

Sevgili Okurlarım, hem bir anne hem de İl Müftülüğü Kadın Gençlik Koordinatörü olarak yıllardır gençlerle birlikteyim.

Konuşacak daha çok şey var ama yazının ve sayfanın sınırları dahilinde bu hafta burada noktalamak istiyorum. İnşallah haftaya kaldığımız yerden devam ederiz.

 

 EMİNE BÜŞRA YILMAZER

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası