banner
Köşe yazıları

RAMAZAN VE DUA

Kıymetli Okurlarım, Bugün sizlere Ramazan’ın son günlerini en mükemmel şekilde değerlendirmek adına en güvenilir sığınağımız olan duadan bahsetmek istiyorum. İnsan… Üstün yetenek ve niteliklere sahip, fakat aynı zamanda nisyan ile..

RAMAZAN VE DUA
banner

Kıymetli Okurlarım,

Bugün sizlere Ramazan’ın son günlerini en mükemmel şekilde değerlendirmek adına en güvenilir sığınağımız olan duadan bahsetmek istiyorum.

İnsan… Üstün yetenek ve niteliklere sahip, fakat aynı zamanda nisyan ile malul, alabildiğine zayıf bir yaratılışta… Güçlüyüm varlıklıyım, muktedirim zannettiği bir anda, yerle bir olması ne kadar da kolay! Bu bakımdan hayatının her anında birilerinin desteğine muhtaç… Dünya yüzeyinde yardım alabileceği kaynaklar da nihayetinde kendisi gibi zayıf ve çaresiz! Hepsi de fani ve sonlu, hepsi de O sonsuz kudretin yardımına muhtaç…

Son zamanlarda yaşamış olduğumuz hadiseler bu durumun apaçık göstergesi değil mi? Ne kadar güçlü ve dayanıklı olursan ol, O yüce yaratıcının karşısında aciz bir kulsun. Ramazan ayı tam da bu konuda acziyetlerimizi, zaaflarımızı ortaya koyan ulvi bir zaman dilimi. İnanan kimse ise bu ihtiyacını itiraf edebilen kimsedir. İman, insanın özüne dönerek kendinin farkında olmasını sağlayan temel unsurdur. Eksikliklerini, hassasiyetlerini kabullenip kâinatın başlangıcı ve sonu elinde bulunan Yaratıcıyı kabullenmesidir.

Bu dünya hayatı içerisindeki tüm çabasının bir Rabb’e havale edilmesi gerektiğini bilir. Daima O’nun yardımını ister, O’na muhtaç oluşunu, ayakkabı bağını istemek dahi olsa dillendirir. İnsan sadece istedikleri için değil istemedikleri için de O’na yönelir. İşte dua, hiçbir aracı olmadan kesintisiz, yaratıcı ile iletişim kurmaktır. Yalnız olmadığımızın itirafı, göstergesidir aynı zamanda. Bizi en iyi şekilde bilen ve tanımlayan Allah, Kur-an ı Kerim’de de dua olgusuna sıklıkla yer vermiştir. Rehber olarak gönderilen, gönüllerimizde olduğu kadar yaşamlarımızda da örnek aldığımız Sevgili Peygamberimiz de duaya her anında başvurmuş bu konuda da güzel duaları ile rehber olmuştur. Efendimiz örnek levhalarla bizlere yol göstermiştir. Bu levhalar bizleri günah yüklerimizden dolayı ümitsizliğe düşmemize engel mahiyettedir. İşte bu doğrultuda kulun duanın değerini anlaması, hayatında ki önemini kavraması çok önemlidir.

Yaratılışımız gereğince başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde, etrafımızda bize yardım edebilecek bizi dardan kurtarabilecek kimseler ararız. Bizler, yaratılmış her bir varlığın yardımına muhtacızdır. Yalnızca kaçırdığımız husus şudur ki her yaratılan aslında bir yaratıcıya muhtaçtır. Hatta yaşamaya başlarken bize lütfedilen biyolojik özellikler için dahi istem dışı bir yardım talebi mevcuttur.

Dua bir çağrıdır aslında, modern dünyada arz talep olarak nitelendirilen bu durum insanın iç ve dış dünyasında   oluşan bir seyirdir. Madde dünyası olarak düşünülen bu ilişki insanın ruhu ve mana alemi arasındaki iletişimin de bir parçasıdır. Maddi boyut bu ilişkinin yalnızca yüzeysel kısmıdır.

İnsanın yaratılış serüveninde Hz. Adem’den bugüne kadar olan süreçte daima hep muhtaç konumdadır. Ve tarihte de pek çok kez bunun örneklerini görmekteyiz.

Dua, kulun sadece kendini değil Yaratıcıyı tanımasıdır. Onun kudretinin, esmalarının farkına varmasıdır. Samed olan Allah’ın her şeye muhtaç olan kul ile kurduğu bağdır esasında. Bizi bizden çok daha iyi tanıyan Allah Teala, Kelamında şöyle hitap eder kullarına “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan/77). Bu hükümce duaya talip olan mü’minler, hayatlarının her adımında Allah’a sığınır, güçlerini O’ndan alırlar. Dua ihtiyaç sahibinin gösterdiği her türlü çabanın sözleri yoluyla, Allah’a yöneltilen istekleridir.

Kıymetli Okurlarım,

Kur’an dili ile Arapça’dan dilimize geçmiş bir kelimedir dua. Sözlük anlamı çağırmak, davet etmek, yardım istemek demektir. Dini bir terim olarak ise “kulun dileklerini Allah’a iletmesi, bir konuda O’nun yardımını istemesidir. Yaratanın yalnızca insana özel kıldığı bu ayrıcalık, insanı diğer yaratılanlardan üstün kılan en önemli özelliktir. Her konuda olduğu gibi dua konusunda da akıl ve irade sahibi insanın özel bir konuma yükselmesini sağlayan temel vasıflardır.

“Dua, inanan insanın silahıdır” (Hâkim/Müstedrek, 1, 492) sözleri ile Peygamber Efendimiz, hayatının her anında Allah ile beraber olduğunun farkındaydı. Gecesini, gündüzünü, sağlığını, hastalığını, mutluluğunu, kederini dua ile bezerdi. Ramazan ayı ise, bereket mevsimi olarak dualarımızın semalara yükselmesine, ilahi dergâhta karşılık bulmasına en uygun zamandır. Allah’ın emriyle göklerden yere indiği bin aydan daha hayırlı geceyi sinesinde saklayan Ramazan’ın, rahmet ve bereketinden daha çok istifade etmek için bol bol dua etmeliyiz.

Malumdur ki insana kısa bir hayat süreci bahşedilmiştir. Hiç de kolay olmayan bu süreçte onu verimli kılmak için engel ve imtihanlardan geçmek, imtihanları göğüslemek gerekiyor. Bu süre zarfında insan, karşısına çıkan olumsuz durumları olumlu ve verimli hale çevirmek durumundadır. Bu dünya hayatının bir ticarethane olduğunu unutmamak gerekir. Dua ise bu ticarette toprağa bir tohum halinde ekip yüzlerce ürün alabildiğimiz bir ekim zamanıdır. Hem bu dünya hem de ahiret için kazançlı bir ticarettir.

Dua Allah’a yönelip halini O’na arz edip esaretten kurtulmaktır. Dünyalık olan sonlu ve muhtaç varlıkların zincirlerinden kurtulup özgür olmaktır. Yani dua dindarca bir eylemdir. Hayatı maddeci zihniyetle anlamlandırmaya çalışan insanlar, dipsiz bir kuyu içerisinde yalnızlığa mahkumdurlar. Manadan uzak, ruhu aç kalan bu insanlar tek başına birer varlık olarak kendi bedenlerinin içinde yaşamaya mahkumdurlar. İman sahibi kimse ise aklı, kalbi ve ruhu ile iş birliği içerisinde, olan biteni seyreder, Rabbini okur. Yaratanın istediği gibi …

Kıymetli Okurlarım,

Ramazan ayının geceleri ve seması bir başkadır. Özel zamanlar, özel mekanlar vardır. Bu mübarek Ramazan ise özel zamanın en güzel örneğidir. Çünkü Ramazan ayında yer ile gök arasında her zamankinden daha fazla melek vardır. Sanki rahmet damlaları sağanak sağanak yağan yağmur damlaları gibi meleklerin üzerinde yeryüzüne iner ve tüm kainat bembeyaz rahmet bulutu gibi olur.

Herhangi bir dine inanmayan ya da inandığı dinin güzelliklerinin farkında olmayan insanlar ise bu rahmetten mahrum kalırlar. Bu kişiler için duanın bir anlamı ve önemi yoktur. Halbuki dünya var olduğu andan itibaren el açıp dua edip, Yaratıcıya yalvarmaktadır.

Ramazan ayının içerisinde özel anların gizlendiği bu kutlu zamanda edilen duaların diğerlerine nazaran daha kıymetli olduğu bizlere bildirilmektedir. Bu anlardan bir tanesi iftar zamanı, diğeri ise sahur zamanıdır. Bu anlarda edilen dualar ezan sesleri ve telaşlarla birleşir. Mü’min sevinç içerisinde Rabbine sunduğu ibadetlerinin huzurunu yaşar.

Minarelerden yankılanan ezan sesi insanın hayat serüveninde de olduğu gibi başlangıç ve bitiş zamanının işaretidir. Başlangıcı sonu olan, sınırlı bir yaşam içinde yaptıkları ile sınırsız bir hayata geçiş yapan insan, bu anlarda da dua ile karşılanır ve dua ile uğurlanır.

Dualarımız da hamdlerimiz de Yüce Rabb’e, salat ve selamlarımız Resulünedir. (Tirmizi/Daavat, 64). Günlük yaptığımız ibadetlerin özünü teşkil eden dua gerek secdede gerek kıbleye dönerek, Rabbimize el açmamızdır. Bizi karşısında el açmaya layık gören Rabbimizin huzurunda tevazu ve saygı içerisinde eğilmedir. Duamızın içeriğine göre açtığımız ellerimize dolan nur ve rahmetle, ondan nasiplenmek için ellerimizi yüzümüze sürerek bitiririz duamızı. Ve sevgiliye gönderilen mektuplar gibi üzerine vurduğumuz âmin mührüyle mühürleriz. Çünkü biliriz ki “Âmin duanın mührüdür” (Ebu Davud/Salat, 167).

Ramazan’ın son günlerini yaşadığımız şu zamanlarda, son bir gayretle cehennemden azâd olmuş, duaları kabul edilmiş kullar olmak ümidi ile özel anları daha da iyi değerlendirmek en doğru davranış olsa gerek. Yakarışlarımızı duyan, her defasında “Buyur ey kulum!” diyen Rabbimizin hitabına muhatap olarak, bağımızı dualarımız ile kuvvetlendirmeliyiz.

Kıymetli Okurlarım,

Peygamberimizin torunu Hz. Hasan’ın, “Allah Resulü şöyle dua ederdi” diyerek bize aktardığı duayı, Ey Rabbim! dudaklarımıza pelesenk edinip sana yakarsak, duamızı kabul eder misin?

“Allah’ım, beni de doğru yolunda olanlardan kıl !

Beni de afiyette kıldığın kimselerden kıl!

Beni de gözettiğin kimselerden kıl!

Bana verdiğin nimetleri benim için bereketlendir!

Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru!

Hiç şüphe yok ki hükmü sen verirsin. Sana karşı hüküm verilemez.

Senin yardım ettiğin kimsenin sırtı yere gelmez.

Sen bereketin de ululuğun da yegâne kaynağısın!” (Darimi/Salat, 30)

“Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murâd edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım!

Bizi affet!…

Duamıza öyle bir tesir ver ki, kezzabın mermeri yediği gibi, nefsimizin bütün oyuncak ve mabutlarını yakıp erittiğini, senin mücerret ve münezzeh birliğinin etrafında hiçbir inanış pürüzü bırakmadığını görelim ve suni teneffüsle açılan bir baygın şeklinde bu milletin yavaş yavaş doğrulduğuna şahit olalım.

“Allah’ım!… Bizi hem affet hem adam et!” (Necip Fazıl, İman ve İslam Atlası, s.365-366)

Kıymetli Okurlarım,

Gelin hep birlikte Ramazanın kutlu anlarını dualarımız ile birleştirelim, Allah Resul’ünün “Allah’ı yüz kere hamd ile tesbih edenin günahları, deniz köpükleri kadar bile olsa bağışlanır” (Tirmizi/Davaat) muştusu ve Kur’an’ın “Geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi” (Zariyat/17,18) diyerek cennetliklerin arasına katılma arzusu ile son günlerimizi tamamlayalım. Gözyaşı ile suladığımız dua tohumlarımızı kalbimizde kök salmasını sağlayalım.

Selam ve Dua ile …

Emine Büşra Yılmazer

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası