banner
Eğitim

Sınavlar hayatın sonu değildir

sınavlar hayatın sonu değildir Çocuk ve ergen psikiyatrı uzm. dr. halil kara; ‘sınavlar, hayatın sonu değildir. ders çalışmak her zaman akademik başarıyı getirmez’ sınavlar hayatın sonu değildir aksaray eğitim ve..

Sınavlar hayatın sonu değildir
banner

sınavlar hayatın sonu değildir

Çocuk ve ergen psikiyatrı uzm. dr. halil kara; ‘sınavlar,
hayatın sonu değildir. ders çalışmak her zaman akademik başarıyı getirmez’

sınavlar hayatın sonu
değildir

aksaray eğitim ve araştırma hastanesi Çocuk ve ergen
psikiyatrı uzm. dr. halil kara, 10 haziran cumartesi günü gerçekleştirilecek
olan 2017 lys sınavı öncesi, öğrenciler ve veliler üzerinde oluşan sınav
kaygısı ve baş etme yöntemleri ile ilgili bilgilendirme açıklaması yaptı.  sınav kaygısının belli bir düzeye kadar motivasyonu
arttırdığını ifade eden psikiyatri uzm. dr. kara; “akademik başarı için ders
çalışmak gerekse de, ders çalışmak her zaman akademik başarı getirmez.
unutmamak gerekir ki anne babalar çocukları için sadece alternatif yaratabilir,
oysa her şeyi başaran yine kendi çocuklarımızdır. başarı için öncelikle
anne-babaların çocukların akademik geleceği hakkında vereceği kararda ne denli
önemli bir role sahip olduklarını görmeleri gerekir. Öncelikle kendisine
yetebilen, kendi beklentilerini yönetebilen, davranışlarını nerede
sınırlandırıp nerede hareket edeceklerini kestirebilen bireyler yetiştirmenin
önemine vakıf olmaları gereklidir” dedi.

‘unutmamak gerekİr kİ her Çocuk Özeldİr’

lys sınav oturumlarının hayatın sonu olmadığını vurgulayan
dr. kara; sınav kaygısı ve baş etme yollarını şu ifadelerle anlattı; “eğitim
sistemimiz ve koşullar gereği öğrencilerimiz çok küçük yaşlardan itibaren
kendilerini bir sınav ve rekabet ortamının içinde bulmaktadırlar. ailelerin
büyük fedakârlıklar göstererek çocuklarının eğitim kalitesini artırmaya yönelik
çabaları da inkâr edilemez bir gerçektir. ebeveynlerin çocuklarına
baktıklarında onları bir karmaşanın ortasında kaybolmuş olarak görmeleri,
çoğumuzun çaresizlikle karşıladığı bir kaygı oluşturmaktadır. bu sebeple
öncelikle anne-babaların çocukların akademik geleceği hakkında vereceği kararda
ne denli önemli bir role sahip olduklarını görmelerinin yanında, öncelikle
kendisine yetebilen, kendi beklentilerini yönetebilen, davranışlarını nerede
sınırlandırıp nerede hareket edeceklerini kestirebilen bireyler yetiştirmenin
önemine vakıf olmaları gereklidir. bu farkındalık öncelikleri çocuğun akademik
başarısından kaydırarak, genel anlamda bir başarıya yönlendirmelerine ışık
tutacaktır. Öyle ki çocuk veya ergenin algılarını spor, müzik gibi yaratıcı
yeteneklerine kaydırarak başarılı olabileceği alanları keşfetmesine ve
özellikle başarıdan duyacağı hazzı yaşamasına ve bunu tekrar tekrar istemesine
sebep olacaktır. böylelikle hem daha mutlu hem daha başarılı birey olma yolunda
ilk adımı küçük yaşlarda atacak cesarete sahip olabileceklerdir. bu durumda
başarı kavramını akademik başarıdan bir adım öteye taşımış olacağız. ayrıca
ebeveynlerde kendilerini daha yeterli hissedeceklerdir. unutmamak gerekir ki
her çocuk özeldir, çünkü her çocuğun iyi yaptığı bir yönü bulunur. Çoğu zaman
çocuklarından şikâyetçi olan ve söylenen ailelerinşikayetleri bir müddet sonra
“bizi ne söylersek söyleyelim dinlemiyor” a doğru kaymaktadır. Çok söylenme
arsız olur, aç bırakma hırsız olur atasözü bu dengenin korunması gerektiğini
bizlere vurgulamaktadır.”

sinav ne hayatin sonudur ne de bundan

sonrakİ yaŞanti İÇİn kesİn bİr yor dayicidir

sınavın hayatın sonu olmadığı ifadelerini yineleyen aeah
Çocuk ve ergen psikiyatrı uzm. dr. kara; 
“eğer ki bir sıralama sınavından bahsediyorsak şartların kendi yaş
grubundaki tüm çocuklar için eşit olduğunu unutmamak gerekir. kaygı bir düzeye
kadar yaşam terazisinin dengesini oluşturan bir ağırlıktır. bu ağırlığın kimi
zaman fazla olması ne kadar bu dengeyi bozacaksa, az olması yani vurdumduymaz
olmak da bir o kadar risklidir. bir bilinmezle karşılaştığımızda, sonuçlarının
ne kadar tehditkar ve tehlikeli olabileceği ön yargısı bu bilinmezin olduğundan
daha tehlikeliymiş algısını doğurması kaçınılmazdır. oysa gerçeklik çoğu zaman
farklıdır. sınav ne hayatın sonudur ne de bundan sonraki yaşantı için kesin bir
yor dayıcıdır. birçoğumuz geçmişi başarısızlıklarla ve talihsizliklerle dolu
insanların başarı hikayelerine tanık olmuşuzdur.”diye konuştu. 

ders ÇaliŞmak her zaman baŞari getİrmez

ders çalışmanın her zaman akademik başarıyı getirmeyeceğine
de vurgu yapan kara; “sınav kaygısıda belli bir düzeye kadar motivasyonumuzu
artırmaktadır. hiç kaygıları olmayan bir insan hayal edin,çünkü gerçekte olması
imkansızdır. karşıdan karşıya geçerken, parası ile yatırım yaparken, tanımadığı
bir yerde kaybolmuşken ona doğru olan davranışı yaptıran temel motivasyonda
yaşama tutunma içgüdüsüdür. bunun doğasında oluşan yok olup gitme yada
kazanımlarını kaybetme riski bir kaygı durumu oluşturur. aynı şekilde
beklentilerini doğru planlamış bir gençte, başarıya giden yolda kazanımlarının
kaybını yaşayacak olma ihtimali bir kaygı düzeyi oluşturacaktır. bu doğal süreç
gerçeklik algısı içinde düşünüldüğünde elindeki imkanları en iyi şekilde
kullanarak sınava hazırlanacaktır. ancak elinde olmayanları düşünerek
değiştirme ihtimali yoktur. sınava girmeden önce çok sevdiği bir yakınını
kaybedebilir, sağlığı elverişsiz duruma gelebilir veya uygunsuz bir ortamda
sınava girebilir. ancak bunları düşünmek sınavdan daha iyi bir sonuç almasını
sağlamayacağı gibi onu daha da endişelendirecektir. anlaşılacağı üzere ortak
beklentimizin akademik olması durumunda elimizdeki tek kaynak ders
çalışmaktadır. bir zamanlar bir karikatürde şöyle bir olay anlatılmıştı. adamın
biri yılbaşı ikramiyesinin hayallerini kurmaya başlar “ ya bana çıkarsa”
diyerek; evler, arabalar, yazlıklar vs… sonra heyecanlanır. en sonunda şunu
söyler “ daha bilet almadan bu kadar heyecanlanıyorum, bir de bilet alsam kim
bilir neler olur”. beklentimizi karşılayacak şey ders çalışmaksa ve eğer bu da
elimizde yoksa yani çalışmamışsak bileti olmayan adamın, büyük ikramiye
hayallerinden daha öteye gidemeyiz ve yersiz bir kaygının esiri oluruz. ancak
ders çalışmak kendi içinde ödül ve ceza sistemleri barındıran, motivasyonel bir
eylemdir. yanısıra birçok psikiyatrik hastalıktan etkilenir. o sebeple ders
başarısızlığı varlığında bir hekime danışmak sebeplerin incelenmesi ve olası
bir rahatsızlığın tanınması açısından önemlidir. ancak akademik başarı için
ders çalışmak ne kadar gerekliyse, ders çalışmak her zaman akademik başarıyı
getirmez. ailelerin bu özel durumları fark etmesi ve danışmanlık alması
önemlidir.  bazı çocuk ve ergenler sınav
esnasında daha yoğun kaygı duymaktadır. Özellikle etrafında olup bitenlerden
olumsuzu ön plana çıkarıp olumluyu yoksayma çok bilinen bir düşünce hatasıdır.
İyi sonuçlanan deneme sınavlarında “zaten sorular kolaydı bunu herkes yapar”
demek bu duruma bir örnektir. oysa gerçeklik bu cümlenin ifadesi ile
örtüşmemektedir. benzer şekilde sınav anında çevrilen sayfa seslerini duyan
kişi “ herkes bitirecek ben yetişemeyeceğim” düşüncesine kapılabilir. oysa
sayfa çevirenlerin hepsi soruları doğru yapıyor değildir. aynı zamanda bu
sınavlar sayfayı daha hızlı çevirenin daha başarılı olduğu sınavlarda değildir.
bu ve benzeri düşünce hataları “sınav kaygısı” nı doğurabileceği gibi, bu
düşünceler psikiyatrinin en sık karşılaşılan hastalığı kaygı bozukluklarınında
bir göstergesi olabilir. elbetteki bu durumda yapılacak en iyi şey bir
profesyonelden yardım almaktır. anne ve babalar çocukları için sadece
alternatif yaratabilir, başarı yine çocuklarımızındır. Çünkü tedavi olmak bir
yerde ıslah olmak demektir. hastalık varlığında ıslah olabilmek için ilk
basamak doğru tanıdır. doğru tanı hergün gelişen çocuklarda çoğu zaman, bir
seyir içinde konulur. bu seyirde öğretmen, anne-baba ve hekimin rolü oldukça
önemlidir. hastalık varlığında tedavide hem psikoterapiler hem de
farmakoterapiler (ilaç tedavileri) oldukça olumlu sonuçlar doğurmaktadır.”dedi.

‘her Şeyİ baŞaran yİne kendİ Çocuklarimizdir’

aksaray eğitim ve araştırma hastanesi Çocuk ve ergen
psikiyatrı uzm. dr. halil kara; açıklamalarını şu ifadelerle noktaladı;
“Çocukluk ve ergenlik dönemi gelişimin diğer yaşlara göre daha akışkan olduğu
bir çağdır. bu değerli zamanı sadece akademik öğretilerle karşılamak içi boş,
soğuk ve çatısı akan bir evin dışarıdan çok güzel görünmesine benzetilebilir.
hayatlarının unutulmayacak anılarını depolayacakları bu muhteşem çocukluk ve
ergenlik yıllarında, çocuklarımızı hayatın lezzetleri ile buluşturmak, onlara
sevgiyi tattırmak, başarı hazzını yakalamaları için takdir edilecekleri
fırsatlar doğurmak her ebeveynin görevidir. unutmamak gerekir ki anne babalar
çocukları için sadece alternatif yaratabilir, oysa her şeyi başaran yine kendi
çocuklarımızdır.” (haber merkezi)

sınavlar hayatın sonu değildir

Çocuk ve ergen psikiyatrı uzm. dr. halil kara; ‘sınavlar,
hayatın sonu değildir. ders çalışmak her zaman akademik başarıyı getirmez’

sınavlar hayatın sonu
değildir

aksaray eğitim ve araştırma hastanesi Çocuk ve ergen
psikiyatrı uzm. dr. halil kara, 10 haziran cumartesi günü gerçekleştirilecek
olan 2017 lys sınavı öncesi, öğrenciler ve veliler üzerinde oluşan sınav
kaygısı ve baş etme yöntemleri ile ilgili bilgilendirme açıklaması yaptı.  sınav kaygısının belli bir düzeye kadar motivasyonu
arttırdığını ifade eden psikiyatri uzm. dr. kara; “akademik başarı için ders
çalışmak gerekse de, ders çalışmak her zaman akademik başarı getirmez.
unutmamak gerekir ki anne babalar çocukları için sadece alternatif yaratabilir,
oysa her şeyi başaran yine kendi çocuklarımızdır. başarı için öncelikle
anne-babaların çocukların akademik geleceği hakkında vereceği kararda ne denli
önemli bir role sahip olduklarını görmeleri gerekir. Öncelikle kendisine
yetebilen, kendi beklentilerini yönetebilen, davranışlarını nerede
sınırlandırıp nerede hareket edeceklerini kestirebilen bireyler yetiştirmenin
önemine vakıf olmaları gereklidir” dedi.

‘unutmamak gerekİr kİ her Çocuk Özeldİr’

lys sınav oturumlarının hayatın sonu olmadığını vurgulayan
dr. kara; sınav kaygısı ve baş etme yollarını şu ifadelerle anlattı; “eğitim
sistemimiz ve koşullar gereği öğrencilerimiz çok küçük yaşlardan itibaren
kendilerini bir sınav ve rekabet ortamının içinde bulmaktadırlar. ailelerin
büyük fedakârlıklar göstererek çocuklarının eğitim kalitesini artırmaya yönelik
çabaları da inkâr edilemez bir gerçektir. ebeveynlerin çocuklarına
baktıklarında onları bir karmaşanın ortasında kaybolmuş olarak görmeleri,
çoğumuzun çaresizlikle karşıladığı bir kaygı oluşturmaktadır. bu sebeple
öncelikle anne-babaların çocukların akademik geleceği hakkında vereceği kararda
ne denli önemli bir role sahip olduklarını görmelerinin yanında, öncelikle
kendisine yetebilen, kendi beklentilerini yönetebilen, davranışlarını nerede
sınırlandırıp nerede hareket edeceklerini kestirebilen bireyler yetiştirmenin
önemine vakıf olmaları gereklidir. bu farkındalık öncelikleri çocuğun akademik
başarısından kaydırarak, genel anlamda bir başarıya yönlendirmelerine ışık
tutacaktır. Öyle ki çocuk veya ergenin algılarını spor, müzik gibi yaratıcı
yeteneklerine kaydırarak başarılı olabileceği alanları keşfetmesine ve
özellikle başarıdan duyacağı hazzı yaşamasına ve bunu tekrar tekrar istemesine
sebep olacaktır. böylelikle hem daha mutlu hem daha başarılı birey olma yolunda
ilk adımı küçük yaşlarda atacak cesarete sahip olabileceklerdir. bu durumda
başarı kavramını akademik başarıdan bir adım öteye taşımış olacağız. ayrıca
ebeveynlerde kendilerini daha yeterli hissedeceklerdir. unutmamak gerekir ki
her çocuk özeldir, çünkü her çocuğun iyi yaptığı bir yönü bulunur. Çoğu zaman
çocuklarından şikâyetçi olan ve söylenen ailelerinşikayetleri bir müddet sonra
“bizi ne söylersek söyleyelim dinlemiyor” a doğru kaymaktadır. Çok söylenme
arsız olur, aç bırakma hırsız olur atasözü bu dengenin korunması gerektiğini
bizlere vurgulamaktadır.”

sinav ne hayatin sonudur ne de bundan

sonrakİ yaŞanti İÇİn kesİn bİr yor dayicidir

sınavın hayatın sonu olmadığı ifadelerini yineleyen aeah
Çocuk ve ergen psikiyatrı uzm. dr. kara; 
“eğer ki bir sıralama sınavından bahsediyorsak şartların kendi yaş
grubundaki tüm çocuklar için eşit olduğunu unutmamak gerekir. kaygı bir düzeye
kadar yaşam terazisinin dengesini oluşturan bir ağırlıktır. bu ağırlığın kimi
zaman fazla olması ne kadar bu dengeyi bozacaksa, az olması yani vurdumduymaz
olmak da bir o kadar risklidir. bir bilinmezle karşılaştığımızda, sonuçlarının
ne kadar tehditkar ve tehlikeli olabileceği ön yargısı bu bilinmezin olduğundan
daha tehlikeliymiş algısını doğurması kaçınılmazdır. oysa gerçeklik çoğu zaman
farklıdır. sınav ne hayatın sonudur ne de bundan sonraki yaşantı için kesin bir
yor dayıcıdır. birçoğumuz geçmişi başarısızlıklarla ve talihsizliklerle dolu
insanların başarı hikayelerine tanık olmuşuzdur.”diye konuştu. 

ders ÇaliŞmak her zaman baŞari getİrmez

ders çalışmanın her zaman akademik başarıyı getirmeyeceğine
de vurgu yapan kara; “sınav kaygısıda belli bir düzeye kadar motivasyonumuzu
artırmaktadır. hiç kaygıları olmayan bir insan hayal edin,çünkü gerçekte olması
imkansızdır. karşıdan karşıya geçerken, parası ile yatırım yaparken, tanımadığı
bir yerde kaybolmuşken ona doğru olan davranışı yaptıran temel motivasyonda
yaşama tutunma içgüdüsüdür. bunun doğasında oluşan yok olup gitme yada
kazanımlarını kaybetme riski bir kaygı durumu oluşturur. aynı şekilde
beklentilerini doğru planlamış bir gençte, başarıya giden yolda kazanımlarının
kaybını yaşayacak olma ihtimali bir kaygı düzeyi oluşturacaktır. bu doğal süreç
gerçeklik algısı içinde düşünüldüğünde elindeki imkanları en iyi şekilde
kullanarak sınava hazırlanacaktır. ancak elinde olmayanları düşünerek
değiştirme ihtimali yoktur. sınava girmeden önce çok sevdiği bir yakınını
kaybedebilir, sağlığı elverişsiz duruma gelebilir veya uygunsuz bir ortamda
sınava girebilir. ancak bunları düşünmek sınavdan daha iyi bir sonuç almasını
sağlamayacağı gibi onu daha da endişelendirecektir. anlaşılacağı üzere ortak
beklentimizin akademik olması durumunda elimizdeki tek kaynak ders
çalışmaktadır. bir zamanlar bir karikatürde şöyle bir olay anlatılmıştı. adamın
biri yılbaşı ikramiyesinin hayallerini kurmaya başlar “ ya bana çıkarsa”
diyerek; evler, arabalar, yazlıklar vs… sonra heyecanlanır. en sonunda şunu
söyler “ daha bilet almadan bu kadar heyecanlanıyorum, bir de bilet alsam kim
bilir neler olur”. beklentimizi karşılayacak şey ders çalışmaksa ve eğer bu da
elimizde yoksa yani çalışmamışsak bileti olmayan adamın, büyük ikramiye
hayallerinden daha öteye gidemeyiz ve yersiz bir kaygının esiri oluruz. ancak
ders çalışmak kendi içinde ödül ve ceza sistemleri barındıran, motivasyonel bir
eylemdir. yanısıra birçok psikiyatrik hastalıktan etkilenir. o sebeple ders
başarısızlığı varlığında bir hekime danışmak sebeplerin incelenmesi ve olası
bir rahatsızlığın tanınması açısından önemlidir. ancak akademik başarı için
ders çalışmak ne kadar gerekliyse, ders çalışmak her zaman akademik başarıyı
getirmez. ailelerin bu özel durumları fark etmesi ve danışmanlık alması
önemlidir.  bazı çocuk ve ergenler sınav
esnasında daha yoğun kaygı duymaktadır. Özellikle etrafında olup bitenlerden
olumsuzu ön plana çıkarıp olumluyu yoksayma çok bilinen bir düşünce hatasıdır.
İyi sonuçlanan deneme sınavlarında “zaten sorular kolaydı bunu herkes yapar”
demek bu duruma bir örnektir. oysa gerçeklik bu cümlenin ifadesi ile
örtüşmemektedir. benzer şekilde sınav anında çevrilen sayfa seslerini duyan
kişi “ herkes bitirecek ben yetişemeyeceğim” düşüncesine kapılabilir. oysa
sayfa çevirenlerin hepsi soruları doğru yapıyor değildir. aynı zamanda bu
sınavlar sayfayı daha hızlı çevirenin daha başarılı olduğu sınavlarda değildir.
bu ve benzeri düşünce hataları “sınav kaygısı” nı doğurabileceği gibi, bu
düşünceler psikiyatrinin en sık karşılaşılan hastalığı kaygı bozukluklarınında
bir göstergesi olabilir. elbetteki bu durumda yapılacak en iyi şey bir
profesyonelden yardım almaktır. anne ve babalar çocukları için sadece
alternatif yaratabilir, başarı yine çocuklarımızındır. Çünkü tedavi olmak bir
yerde ıslah olmak demektir. hastalık varlığında ıslah olabilmek için ilk
basamak doğru tanıdır. doğru tanı hergün gelişen çocuklarda çoğu zaman, bir
seyir içinde konulur. bu seyirde öğretmen, anne-baba ve hekimin rolü oldukça
önemlidir. hastalık varlığında tedavide hem psikoterapiler hem de
farmakoterapiler (ilaç tedavileri) oldukça olumlu sonuçlar doğurmaktadır.”dedi.

‘her Şeyİ baŞaran yİne kendİ Çocuklarimizdir’

aksaray eğitim ve araştırma hastanesi Çocuk ve ergen
psikiyatrı uzm. dr. halil kara; açıklamalarını şu ifadelerle noktaladı;
“Çocukluk ve ergenlik dönemi gelişimin diğer yaşlara göre daha akışkan olduğu
bir çağdır. bu değerli zamanı sadece akademik öğretilerle karşılamak içi boş,
soğuk ve çatısı akan bir evin dışarıdan çok güzel görünmesine benzetilebilir.
hayatlarının unutulmayacak anılarını depolayacakları bu muhteşem çocukluk ve
ergenlik yıllarında, çocuklarımızı hayatın lezzetleri ile buluşturmak, onlara
sevgiyi tattırmak, başarı hazzını yakalamaları için takdir edilecekleri
fırsatlar doğurmak her ebeveynin görevidir. unutmamak gerekir ki anne babalar
çocukları için sadece alternatif yaratabilir, oysa her şeyi başaran yine kendi
çocuklarımızdır.” (haber merkezi)

banner

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

banner


ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL


flf motor enerji bilişim ltd. şti. web yazılım tasarım ucuz çelik ev prefabrik site fiyat konteyner bungalov tiny house program web sayfası